Kendisinden faydalandığımız her türlü nimetin asıl sahibi, yerlerin ve göklerin Mâliki olan Cenab-ı Hak’tır.
Yüce Rabbimiz biz kullarına mülkünden ihsanda bulunmuş ve sayısız nimeti istifademize vermiştir. Ancak bu istifade sırasında dünyada huzurumuzu kaçıracak, ahirette de azaba sürükleyecek birtakım kazanç yollarını ve yanlış uygulamaları da haram kılmıştır. Bunlardan biri olan ribâ/faiz, haksız yoldan, emek sarf etmeden, alın teri dökmeden kazanmaktır.
Türkçe’deki yaygın karşılığı “faiz” olan Arapça ribâ kelimesi sözlükte “fazlalık, nemâ, artma, çoğalma” gibi anlamlara gelir. Fıkıh literatüründe ise ribâ, borç verilen bir parayı veya malı belli bir süre sonunda belirli bir fazlalıkla yahut borç ilişkisinden doğan ve süresinde ödenmeyen bir alacağa ek vade tanıyıp bu süreye karşılık onu fazlalıkla geri almanın veya bu şekilde alınan fazlalığın adıdır. Türkçe’de kullanılan “faiz” kelimesi de Arapça kökenli olup genelde ribâ ile eş anlamlı kabul edilir. (TDV Faiz maddesi)
Faiz, insanların mallarına kattıkları meşru olmayan fazlalıktır. Faiz, “Bizi aldatan, bizden değildir.” (Müslim, Îmân, 164.) buyuran Allah Resulü (s.a.s)’in getirdiği adalet, şefkat, yardımlaşma, dayanışma gibi değerleri görmezden gelmektir. Alın terinin mukaddes olduğunu göz ardı etmektir. Dünyada da ahirette de hesabı çetin olan büyük bir günahtır.
Değerli Kardeşlerim..
Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerîm’de;
فَإِن لَّمْ تَفْعَلُواْ فَأْذَنُواْ بِحَرْبٍ مِّنَ اللّهِ وَرَسُولِهِ وَإِن تُبْتُمْ فَلَكُمْ رُؤُوسُ أَمْوَالِكُمْ لاَ تَظْلِمُونَ وَلاَ تُظْلَمُونَ
“Eğer faizcilikten vazgeçmezseniz, artık Allah ve Rasûlü’ne karşı savaş açtığınızı, onların da size savaş açtığını bilin. Eğer tevbe ederseniz anaparanız sizindir. Böylece ne haksızlık etmiş ne de haksızlığa uğramış olursunuz.” buyurulmaktadır.
Görüldüğü üzere faizle iştiğal etmek Allah ve Resulüne karşı savaş olarak nitelenmiş, (Bakara, 2/ 279) başka hiçbir haram için böylesine tehdit edici bir ifade kullanılmamıştır. Şimdi soralım kendimize ve derinden düşünelim.. ; “Tarafı Allah olan bir savaşı kim kazanır!”
Kıymetli Müslümanlar..
Bir sömürü aracı olan faizin yasaklanması bundan kaçınan Müslümanlar için huzur ve kaynaşmanın en büyük vesilelerindendir.
Zira dinimiz, insanların birbirini sömürmesini değil aksine hali vakti yerinde olanların ihtiyaç sahiplerini koruyup kollamasını böylece sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın meydana gelmesini istemiştir.
Bu amaçla zenginle fakir arasında bir köprü olan zekâtı emretmiş, zengin ve fakir arasındaki yardımlaşma ve kaynaşmayı, karşılıklı sevgi ve hürmeti yerleştirmiştir.
Zekât ve Allah rızası için faizsiz borç verme sayesinde, zenginle fakir arasındaki nefret duyguları sevgiye, kıskançlık hisleri duaya, anarşi ve karışıklık ise, yerini huzur ve sükûna terk eder.
Faizin haram kılınmasının bir takım hikmetleri vardır. Evet, faiz haram kılınmıştır. Çünkü faiz sanat, ticaret ve ziraat gibi helâl kazanç yollarına mânidir, çalışma şevkini kırar ve insanı tembelliğe sevk eder.
Çünkü parası olup da helâle harama dikkat etmeyenler, faiz yoluyla bunu zahmetsiz bir şekilde artırma imkânı bulunca, ziraat, sanat ve ticaret gibi helâl kazanç yolları büyük ölçüde geri plana atılmakta, kişi yattığı yerden para kazanma gibi kolay ve tembelce bir yola girmektedir.
Faizin birey üzerindeki bu etkisi, aşamalar halinde hayatın diğer sahalarında da görülür. Üretime girmeyen para sebebiyle ekonomik hayatta sıkıntılar başlar.
Faizli krediyle yapılan üretimden elde edilen kazancın büyük kısmı, alınan borçların faizini ödemek için harcanır. Üretici bu faizi fiyata yansıtır. Fiyatların artmasıyla birlikte iktisadi hayatta huzursuzluklar başlar. Bu da sosyal huzuru tehdit eder.
Nitekim batı devletlerinin 1930’lu yıllarda girdikleri büyük ekonomik sıkıntılar, ikinci Dünya Savaşını hazırlayan sebeplerin başında geliyordu. Bu ekonomik sıkıntıların en büyük sebebi de faizdi.
Vatandaş parasını yüzde 40 faizle bankaya yatırıyor. Banka da bu parayı yüzde 60-70 veya daha fazla faizle sanayiciye, tüccara veya iş adamına veriyor. Tüccar veya üretici firma, ürettiği malın fiyatına bu yüksek faizi de eklemektedir. Böylece yüksek faizli para ile üretilen mal daha pahalıya mal edilmekte ve satılmaktadır.
Faizle para alan, buna ödeyeceği faizi daha da fazlasıyla ürettiği şeye yüklemekte, böylece zararı tüketici çekmektedir. Bir kısır döngü iktisadi hayatı alt üst etmektedir.
Alın teri, göz nuru olmadan faiz yoluyla elde edilen kazanç kolay kazanma, kolay harcama, emeğin kıymetini bilmemeye götürür. İnsan emeğinin değerini bilmeyenler ahlâksız ve hazırcı olurlar.
Faiz almak zorunda olup da bunu geri ödeyemeyen fakir insanlar baskı altında kalırlar ve bu onların ruh haline yansır. Bu nedenledir ki dünya hayatında huzur ve sükûn isteyen insanlık, faizle mücadele etmek zorundadır.
Her Müslümana ve yaşadığı toplumu düşünen her insana düşen vazife, faize ve faiz müesseselerine destek olmamak, alın teri, göz nuru ve çalışmayı gerektiren alternatif ekonomik şartlar üretmektir.
Evet, faiz haram kılınmıştır. Çünkü faiz başkasının malını-parasını bedelsiz almaktır. Faiz olarak alınan paranın karşılığı ekonomik bir faaliyette kullanılmayan zamandır, bir üretim ve emek değildir.
Müslüman başka birisinin malını ancak bir mal veya iş karşılığında alabilir. Hiçbir ekonomik değeri olmayan vade: zamandan dolayı bir kişinin parasını almak onu karşılıksız almak demektir.
Bu yüzden dinimiz faizi başkasının malını haksız yere almak olarak tanımlamış ve haram kılmıştır.
Para kazanmak, ticaretle, üretimle, emekle olmaktadır. Bunların hiçbirisi olmadan kolay para kazanmak halkın menfaatine hizmet eden ticarete engel olur, övgüye değer olan çalışmaktan insanları soğutur.
Evet, faiz haram kılınmıştır. Çünkü faiz insanları ekonomik hayata katkı sağlayan bir çalışma yapmadan kolay para kazanma yolları aramaya (spekülasyona) yönlendirir bu sebepten haram kılınmıştır.
Yemek içmek gibi temel ihtiyaçlarını karşılayamayan insanlar faizle ihtiyaç kredisi almakta ve bu ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmaktadır.
Asıl ihtiyacını gidermek için gerekli olan parayı bulamayan kişinin buna ilave bir de faiz için para bulması gerçekten çok zordur. Faiz sebebiyle en fazla mağdur olanlar temel ihtiyaçlarını gideremeyen bu tür insanlardır.
Bu insanların ihtiyaçlarını gidermek üzere faizsiz borç vermek gerekir. Buna dinimizde karz-ı hasen denilmektedir. Böylece zenginler ile fakirler arasında bir yardımlaşma ve dayanışma ortaya çıkar.
Zengin Allah’ın kendine verdiği mal ile fakiri gözetir. Buna mukabil fakir de zengine karşı düşmanlık duyguları beslemez. Toplumsal dayanışma ortaya çıkar.
Evet, faiz haram kılınmıştır. Çünkü faiz toplumsal sürtüşme ve huzursuzlukları ortaya çıkarır. Faizden kazanç elde eden kişinin malı artmaz, sayısal olarak artar gibi görünse de hakikatte bereketi gider ve zarar verir. Tıpkı aşırı yemek yiyip aşırı şişmanlayan ve dengesiz beslenen kişi için bu fazla kilolarının bir hastalık olması gibi. Bu yüzden faizcilerin sandığı gibi malları artmaz. Bunu ekonomik olarak da ispatlamak mümkündür. Bu yüzden görüntüye aldanmamak gerekir.
يَمْحَقُ اللّهُ الْرِّبَا وَيُرْبِي الصَّدَقَاتِ وَاللّهُ لاَ يُحِبُّ كُلَّ كَفَّارٍ أَثِيمٍ
“Allah faizi mahveder, sadakaları bereketlendirir.” (Bakara, 2/276)
Faiz, mal üretecek hayatları âdeta bir kurt gibi yer bitirir, sonuçta sermayelerin de batmasına sebep olur. Sadakalar ise, sevap ve bereket kaynağı olur.
وَمَا آتَيْتُم مِّن رِّبًا لِّيَرْبُوَ فِي أَمْوَالِ النَّاسِ فَلَا يَرْبُو عِندَ اللَّهِ وَمَا آتَيْتُم مِّن زَكَاةٍ تُرِيدُونَ وَجْهَ اللَّهِ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُضْعِفُونَ
“İnsanların mallarında artış olsun diye faizli ödünç verdikleriniz Allah katında artmaz. Allah’ın hoşnutluğunu isteyerek verdiğiniz zekâta gelince, işte (mânevî kârlarını) kat kat arttıranlar onu verenlerdir.” (Rum, 30/39) (Yrd.Doç. Dr. Recep ÖZDİREK)
Değerli Kardeşlerim..
Ashabın önde gelenlerinden Abdullah İbn Mesut’a göre kazançların en şerlisi faizle elde edilen maldır. Karşılıksız mal elde etme esasına dayanan faiz/ribâ, büyük bir kul hakkı ihlâlidir.
Evet, faiz haram kılınmıştır. Çünkü faiz görünüşte, insanlara yardım ve kolaylık gibi görünse de, hakikatte zor durumdaki insanların çaresizliğini istismar etmekten başka bir işe yaramayan büyük bir musibettir.
Dinî ve ahlâkî duyguları söndüren ve ekonominin içini kemiren habis bir urdur. Enflasyonu artırmak suretiyle zenginin daha çok güçlenmesine, muhtacın da daha çok ezilmesine sebep olur. Böylece toplum kesimleri arasında derin uçurumlar meydana getirir.
Hâlbuki meşhur iktisatçıların tabiriyle ekonomik olarak en iyi seviyede bulunan toplum, enflasyon ve faiz oranlarını sıfırlayan toplumdur.
Evet, faiz haram kılınmıştır. Çünkü faizin; işsizliği artırmak, sun’î fiyat artışına yol açmak, diğerkâmlık, yardımlaşma, dayanışma, muhabbet, merhamet ve şefkat gibi ahlâkî duyguları zaafa uğratmak, bencilliği ve menfaatperestliği körükleyip para ve nüfuz kazanma hırsını kamçılamak gibi pek çok zararları vardır.
Faiz, insanları çalışıp kazanmak ve üretim ile meşgul olmaktan uzak tutar. Faize alışan insanlar, ziraat, zanaat ve ticaret gibi temel kazanç yollarını terk ederler. Geriye para ile para kazanmak kalır ki onun da karın doyurmadığı bir müddet sonra herkes tarafından anlaşılır.
Faiz, büyük çekişmelere ve ardı arkası kesilmeyen husumetlere sebep olur. Akitler arasında, düşmanlık ve husumete sebep olma bakımından faiz gibisi yoktur.
Faizin en kötü yönü de insanın ona müptela/tiryaki olup bir türlü kurtulamayışıdır. Yorulmadan para ile para kazanmak, bazı insanların hoşuna gitse de bu durum fertlerin ve toplumun aleyhinedir.
Hatta uzun vadede toplumdaki emek-sermaye münasebetlerini altüst ettiğinden, sonunda bizzat faiz yiyen kişilerin de aleyhine dönmektedir.
Değerli Kardeşlerim..
Faiz bütün dinlerde haram kılınan bir günahtır. Çünkü onun zararı açıktır.
Kur’an-ı Kerimde Âl-i İmrân sûresinde;
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَأْكُلُواْ الرِّبَا أَضْعَافًا مُّضَاعَفَةً وَاتَّقُواْ اللّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ وَاتَّقُواْ النَّارَ الَّتِي أُعِدَّتْ لِلْكَافِرِينَ وَأَطِيعُواْ اللّهَ وَالرَّسُولَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
Ayetiyle; “Ey iman edenler! Kat kat artırmak sûretiyle faiz yemeyin! Allah’a karşı takvâ sahibi olun ki felâha eresiniz. Kâfirler için hazırlanmış bulunan ateşten sakının! Allah’a ve Resûl’üne itaat edin ki rahmet-i ilâhiyeye nâil olasınız.” (Âl-i İmrân 3/130-132) buyurulmaktadır.
Değerli kardeşlerim..
Faiz, oranı az olsun çok olsun her çeşidiyle haramdır. Nitekim Bakara süresinin 275. ayeti kerimesinde;
الَّذِينَ يَأْكُلُونَ الرِّبَا لاَ يَقُومُونَ إِلاَّ كَمَا يَقُومُ الَّذِي يَتَخَبَّطُهُ الشَّيْطَانُ مِنَ الْمَسِّ ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُواْ إِنَّمَا الْبَيْعُ مِثْلُ الرِّبَا وَأَحَلَّ اللّهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبَا فَمَن جَاءهُ مَوْعِظَةٌ مِّن رَّبِّهِ فَانتَهَىَ فَلَهُ مَا سَلَفَ وَأَمْرُهُ إِلَى اللّهِ وَمَنْ عَادَ فَأُوْلَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
“Faiz yiyenler (kabirlerinden), şeytan çarpmış kimse gibi kalkarlar. Bu hâl onların «Alış veriş de faiz gibidir» demeleri sebebiyledir. Hâlbuki Allah, alış verişi helâl, faizi haram kılmıştır. Bundan sonra kime Rabbinden bir öğüt gelir de faizden vazgeçerse, geçmişte olan kendisinindir ve artık onun hakkındaki hüküm Allah’a âittir. Kim tekrar faize dönerse, işte onlar cehennemliktir, orada devamlı kalırlar.” buyurulmaktadır.
İbn-i Abbâs (r.a), bu âyetleri kastederek:
“Nebiyy-i Ekrem’e indirilen en son âyet(lerden biri) faiz âyetidir” demiştir. (Buhârî, Tefsîr, 2/53)
Devam eden âyet-i kerimelerde Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَذَرُواْ مَا بَقِيَ مِنَ الرِّبَا إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ فَإِن لَّمْ تَفْعَلُواْ فَأْذَنُواْ بِحَرْبٍ مِّنَ اللّهِ وَرَسُولِهِ وَإِن تُبْتُمْ فَلَكُمْ رُؤُوسُ أَمْوَالِكُمْ لاَ تَظْلِمُونَ وَلاَ تُظْلَمُونَ
“Ey iman edenler! Eğer gerçekten inanıyorsanız Allah’a karşı takvâ sahibi olun ve faizden kalan alacaklarınızı terk edin! Şayet (faiz hakkında söylenenleri) yapmazsanız, Allah ve Resûlü tarafından size savaş açıldığını bilin! Fakat tevbe ederseniz, sermayeleriniz sizindir; ne haksızlık etmiş ne de haksızlığa uğramış olursunuz.”(Bakara 2/278-279)
Değerli kardeşlerim.. Bakınız.. Allah Teâlâ, faizin haram olduğunu öğrendikten sonra onu yemeye devam edenlere harp ilan ettiğini beyan ederek son derece şiddetli bir tehditte bulunmaktadır.
Bu durum faizin ne kadar büyük bir günah olduğunu göstermeye kâfidir.
Bu ilâhî ikazlar karşısında kör ve sağır davranarak faiz yemeye devam edenlerin, nasıl perişan olduklarını bir vakıa olarak her gün yeni yeni misalleriyle görüp durmaktayız.
Resûlullah da Veda Hutbesi’nde faizin haram kılındığını herkese ilan etmiş ve şöyle buyurmuştur:
“Câhiliye faizi kaldırılmıştır. Lâkin «Anaparalarınız sizindir. Ne haksızlık eder, ne de haksızlığa uğrarsınız.» Kaldırdığım ilk faiz, amcam Abbâs bin Abdülmuttalib’in faizidir. Onunki tamamen kaldırılmıştır.” (Bkz. Müslim, Hacc)
Bir başka hadis-i şeriflerinde Allah Resûlü, insanı helâke sürükleyen yedi şeyden birinin faiz olduğunu haber vermiştir. (Buhârî, Vasâyâ, 23; Tıb, 48; Hudûd, 44; Müslim, Îmân, 145)
Faizin ne kadar büyük bir günah olduğunu ifade eden başka ağır ifadeler de mevcuttur.
Resûlullah (s)’e faiz yiyenlerin azabının bir kısmı rüyasında gösterilmiştir.
Allah’ın Resûlü bunu şöyle nakleder:
“…Yürüdük. Nihayet kandan bir nehire vardık. Nehrin içinde yüzen bir adam, kıyısında da yanına birçok taş yığmış bir başka adam vardı. Nehirdeki adam çıkmak isteyince, kıyıdaki onun ağzına bir taş atıyor ve onu yerine geri çeviriyordu. Çıkmak için kenara her gelişinde aynı şeyi yapıyor ağzına bir taş atıyor, o da geri dönüyordu.”
Resûlullah bu adamın neden böyle azap gördüğünü sorduğunda melekler onun faiz yiyen kimse olduğunu söylemişlerdir. (Buhârî, Ta‘bîr, 48)
Resûlullah, faiz yiyenlerin ahiretteki cezalarını gösteren diğer bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyururlar:
“Miraç gecesi, bir kısım insanlara uğradım ki, karınları evler gibi iri idi. Karınlarının içi yılanlarla doluydu ve bunlar dışardan görünüyordu. Ben:
«–Ey Cibrîl bunlar kimlerdir?» diye sordum.
«–Bunlar faiz yiyenlerdir!» cevabını verdi.” (İbn-i Mâce, Ticârât, 58)
Faiz yiyenlerin kabirde ve âhirette karşılaşacakları elîm azâbı haber veren başka rivâyetler de bulunmaktadır. Allah Resûlü, ümmetinin bu kötü durumlara düşmemesi için pek çok îkazlarda bulunmuştur.
Câbir (r.a) rivayet edilen bir hadisi şerifte;
“Resûlullah faiz yiyene, yedirene, bu muameleyi yazan kâtibe ve şahitlerine lânet etti ve:
«–Onlar müsâvîdir…» buyurdu.” (Müslim, Müsâkât, 105-106.)
Zikrettiğimiz bu hadisimizde de haber verildiği üzere, ümmetini bu büyük günahtan uzaklaştırmak için, faiz yiyene, yedirene, faizli işlemler yapan memurlara ve bu tür anlaşmaların şahitlerine lânet etmiş, günah bakımından hepsinin eşit seviyede olduğunu bildirmiştir.
Burada “faiz yiyen” den maksat, onu alandır. İster yesin isterse yemesin fark etmez.
Peygamber (s)’in faize yardımcı olan herkese lânet etmesi, İslâm toplumunda faizciliğe hiç yer olmadığını, kimsenin ona bulaşmaması gerektiğini en açık bir şekilde anlatmak ve bütün kötülük ve fesat kapılarını kapatmak içindir.
Resûlullah, faiz konusunda o kadar titiz davranmıştır ki, en ufak bir boşluk bırakmamış ve bu konudaki ölçüleri son derece hassas bir şekilde ortaya koymuştur. Meselâ bir hadis-i şerifte:
“Kim bir kimseye aracı olur, o da buna karşı bir hediye verirse, hediyeyi kabul ettiği takdirde, faiz kapılarından büyük bir kapıya girmiş olur (yaptığı hayrın ecrini zâyi eder).” (Ebû Dâvûd, Büyû’, 82/3541) buyurmaktadır.
Bu ve buna benzer hadisi şerifler bizlere faiz konusunda son derece hassas davranarak şüpheli şeylerden bile uzak durmamız gerektiğini gösterir.
Nitekim Hz. Ömer şöyle der:
“Kur’ân’dan en son nâzil olan (âyetlerden biri), ribâ/faiz hakkındaki âyettir. Binaenaleyh siz, faizi de faiz şüphesi olanı şeyi de (ribâyı da rîbeyi) terk ediniz.” (İbn-i Mâce, Ticârât, 58)
Yani faizin haramlığı kesindir, bu sebeple ondan korunmak için âzamî derecede gayret sarfetmek, hatta şüpheli şeyleri bile terk etmek îcâb eder.
Nitekim Ashâb-ı Kirâm da böyle yaparlardı. Hz. Ömer, Ashâb-ı Kirâm’ın bu konudaki titizliğini şöyle dile getirmiştir:
“Biz, faize düşme korkusu ile on helalden dokuzunu terk ettik.” (Ali el-Müttakî, IV, 187/10087)
Âlimlerimiz, şüpheli şeylerden kaçınmayı mendub kabul ederken, faiz şüphesi olan şeylerden sakınmanın vâcib olduğunu söylemektedir.
Kıymetli Kardeşlerim..
Faizin toplum için zararlı olduğu herkes tarafından kabul edilmekle birlikte, bazen fertlere faydası olduğu yönünde bir vehme kapılanlar olabilir.
Ancak Abdullah bin Mesut Hazretlerinden rivayet edildiğine göre Nebiyy-i Ekrem şöyle buyurmuştur:
“Faiz yoluyla malını artıran herkesin akıbeti, malının azalarak fakirliğe dûçâr olmasıdır.” (İbn-i Mâce, Ticârât, 58;)
Resulu Ekrem efendimizin bu sözlerine binaen, faiz alarak malı artıyormuş gibi görünen insanın bu sevinci fazla sürmez, nihayetinde tersine döner ve âkıbeti hüsrân olur. Baştan malının bereketi gider, hiç hayrını göremez. Daha sonra çeşitli musîbetlerle malı azalır, hatta iflâs eder. Sonunda hem bu dünyada hem de âhirette yoksulluğa mahkûm olur.
Âyet-i kerimelerde şöyle buyrulur:
وَمَا آتَيْتُم مِّن رِّبًا لِّيَرْبُوَ فِي أَمْوَالِ النَّاسِ فَلَا يَرْبُو عِندَ اللَّهِ وَمَا آتَيْتُم مِّن زَكَاةٍ تُرِيدُونَ وَجْهَ اللَّهِ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُضْعِفُونَ
“İnsanların malları içinde artsın diye faize verdiğiniz şeyler, Allah katında artmaz. Allah’ın rızâsını isteyerek verdiğiniz zekâta gelince, işte o zekâtı verenler, asıl (sevaplarını ve mallarını) kat kat artıranlardır.” (Rûm 30/39)
يَمْحَقُ اللّهُ الْرِّبَا وَيُرْبِي الصَّدَقَاتِ وَاللّهُ لاَ يُحِبُّ كُلَّ كَفَّارٍ أَثِيمٍ
“Allah faizi mahveder, sadakaları ise bereketlendirir. Allah küfürde ve günahta ısrar eden hiç kimseyi sevmez.” (Bakara 2/276) (İsmail Hünerlice)
Netice olarak Değerli Kardeşlerim..
İslam dini, ekonomik, ahlaki ve toplumsal düzenin korunması açısından çeşitli ilkeler ve yasaklar içerir. Bu ilkelere en belirgin örneklerden biri de faiz konusundaki hükümlerdir.
İslam, faizi, yani “riba”yı kesin bir şekilde haram (yasak) kabul eder. Bu haramlık, temelde adaletin, insan haklarının, ekonomik dengenin ve toplumsal dayanışmanın korunması amacına yöneliktir.
İslam dini, ekonomik kazancın adil yollarla elde edilmesini vurgular. Faiz, ödünç veren kişinin hiçbir ek katkıda bulunmadan sadece parasını ödünç alan kişiden daha fazla kazanç elde etmesine yol açar. Bu durum, adalet ilkesine aykırıdır çünkü faiz ödemesi yapan kişi, karşılığında gerçek bir hizmet veya mal almadığı halde ekstra bir yükümlülük altına sokulmuş olur. İslam’a göre kazanç, emeğe ve üretime dayanmalıdır; faiz ise bu adaletli prensipleri ihlal eder.
İslam, insan haklarına saygı gösterilmesini ve yoksulların korunmasını önemser. Faiz, insanları aşırı borçlu durumuna düşürebilir ve temel ihtiyaçlarını karşılayamaz hale getirebilir. Bu da insan haklarını ihlal eder ve toplumsal dengenin bozulmasına yol açar. İslam toplumunda yoksulların korunması ve ihtiyaç sahiplerine yardım etme amacı, faizin yoksulları daha da fakirleştirebileceği gerçeğiyle birleşerek faizin haram kabul edilmesine yol açar.
İslam, toplumsal dayanışma ve yardımlaşmanın önemli olduğunu vurgular. Faiz, bireyleri kendi çıkarlarına odaklanmaya teşvik ederek toplumsal dayanışma ruhunu zayıflatabilir. İslam toplumu, tüm bireylerin birbirine destek olması ve ekonomik dengenin korunması gerektiğine inanır. Faiz ise bireyleri bencilce davranmaya teşvik edebilir ve böylece toplumsal istikrarı tehlikeye atabilir.
Faiz, İslam’ın ahlaki değerleriyle de çatışır. Dürüstlük, adalet ve insanların birbirlerine saygı göstermesi İslam’ın öğretilerinin temelidir. Faiz, bu değerleri ihlal eder ve insanları rüşvet, haksız kazanç ve çıkarlarını her şeyin üstünde tutmaya yönlendirebilir. İslam ahlakı, insanların sadece finansal kazançla değil, dürüstlük ve toplumsal sorumlulukla da hareket etmeleri gerektiğini öğretir.
Sonuç olarak, İslam’da faizin haram olmasının temel nedenleri, adalet, insan hakları, toplumsal dayanışma, ekonomik istikrar ve ahlaki değerlerdir. Faizin yasaklanması, adil bir ekonomik düzenin ve insanların birbirine saygı gösterdiği bir toplumsal yapıya yönelik İslam’ın temel prensiplerini yansıtır. Bu haramlık, sadece bireysel düzeyde değil, toplumsal ve ekonomik düzeyde de büyük önem taşır ve İslam toplumunun sürdürülebilir ve adil bir geleceğe ulaşma hedefine hizmet eder.
Değerli Kardeşlerim..
Unutmayalım ki bu dünya fanidir ve bir imtihan yeridir. Ebedi olan ise ahiret yurdudur. İlâhî huzura çıktığımız zaman “Malımızı nereden kazanıp nerede harcadığımız” (Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 1) elbette sorulacaktır.
Öyleyse geliniz, başta faiz olmak üzere her türlü haksız ve haram kazançtan sakınalım. Küçük büyük her türlü faiz içeren ticari uygulamalardan vazgeçelim.
Faizin neslimizi, toplumumuzu ve geleceğimizi mahvetmesine fırsat vermeyelim. Hayatın her alanında olduğu gibi ticarette de ahlâkımızı muhafaza edelim.
Haram kazançtan kendimizi ve ailemizi koruyalım. Unutmayalım ki faiz kişiyi ancak Allah’ın gazabına, büyük bir hüsrana ve iki cihanda pişmanlığa götürür.
Ne mutlu Rabbimizin ayetlerini, ikazlarını dikkate alıpta hayatını ona göre idame ettirebilenlere, Ne mutlu Resulu Ekremin yolundan gidebilenlere..
Vaaz: Kırıkkale Müftülüğü (Tarih: 09.08.2024)